Dadaizm Nedir? – Sanatı Yıkan Sanat

Dadaizm
“Dadaizm sonu olmayan dünya savaşı, dada başlangıcı olmayan devrimdir.”
-Hugo Ball
Endüstrinin gelişmesiyle beraber toplumun sınıf yapıları da değişmiştir. Aristokrat sınıf önemini yitirmiş; tüccar sınıfı yükselmiştir. Bununla beraber itibar kazanmak için tüccarlar sanatı desteklemiş bu sayede soylu sınıf arasında yaygın olan sanat dar bir salondan geniş bir salona geçiş yapmıştır. Sanatın bu dönemde içeriği de değişmiş halkın yaşadıkları da sanata dâhil olmuştur. 18. Yüzyıldan itibaren sanat halka açık yerlerde sergilenmeye başlanmış; matbaanın varlığı ve gelişimi eserlere ulaşımı kolaylaştırmıştır.
Sanat gelişimi bu ölçüde ilerlerken o güne kadar dünyanın gördüğü en büyük yıkım ve kıyım başlar: I. Dünya Savaşı. “İyiyi, güzeli, estetik olanı önceleyen sanat” böyle bir olayın yaşanmasına engel olamamıştır. Toplum ve onların yöneticilerin sanatı bu noktada pek taktığı söylenemez öyleyse.
Dada isminin özel olarak hiçbir manası yoktu. Bir rivayete göre Tzara bu ismi Fransızca bir sözlükten rastgele bulmuştu ve “tahta at” demekti. Başka birine göre Slav dillerinde kullanılan çifte onaylama sözüydü. Her iki manasıyla da önemli olan onların bunu önemsemeden yapmış olmasıydı. Anlamsızlığı ifade etmek için anlamsız bir kelime!
İşte tam bu anda 1916 yılında tarafsız İsviçre’de savaş karşıtı göçmen bir sanatçının-Hugo Bell- açtığı “Cabaret Voltaire”de adı manasız bir hareket baş gösterdi: Dada. Hareketin içinde o dönemde orada olan Trastan Tzara, Marcel Janco ve Hans Arp gibi isimlerde vardı.
Dada, teknolojik ilerlemeye körü körüne bağlamanın kötülüğüne dikkat çeken, yerleşmiş her türlü anlayışla alay eden, savaşın şok ettiği insanları söylemleriyle daha fazla sersemletmeye çalışan bir sanat akımıydı.
Sanat insanlara dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak gösterdiği için suçluydu; eğer bir Alman asker sırt çantasında Goethe olduğu halde bir Rus’u süngülemeye gidiyorsa yaratılan sanat değerlerini kaldırıp çöpe atmak gerekiyordu. Bunu yine sanatı kullanarak yapacaklardı.
Ama nasıl bir sanat?
Trastan Tzara’dan örneklemek gerekirse:
“Bir gazete alın bir makas alın bir yazı seçin ve yapmak istediğiniz şiiriniz için dilediğiniz yeri keserek çıkartın sonra yapmak istediğiniz şiir için kelimeleri yazıdan adamakıllı kesip çıkarın ve hepsini bir kabın içine koyun yavaşça karıştırın sonra kestiğiniz kağıtları birer birer dışarı çıkarın çıkardığınız sıraya göre dürüstçe kağıda geçirin şiir size benzedi ve işte bu sizsiniz: bayağı hayvan sürüsü sizi anlayıp takdir etmeyecek ama siz hoş, duyarlı, sınırsız ve özgün bir yazar oldunuz.”
Dadaistler bilinçli irrasyonellikle eserler ortaya koydular. Cephede binlerce insan ölür ve yaralanırken estetik içeren işler yapmanın manası yoktu. Yaptıkları bütün eserler bir “saçmalık” taşıyordu fakat yaptıkları her şeyin ortak noktası eleştiriydi. Onlara göre doğada mana olmadığına göre sanatta da olmamalıydı.
Avrupa’daki bütün değerler savaşla birlikte yok olmuştu, bir manada bütün birikim kapitalizmin yarattığı dünyada silinmişti ve fütüristlerin aksine dadaistler için gelecek ümitsizdi. Marcel Janco içinde bulundukları duyguları “Kendi kültürümüze olan güvenimizi yitirmiştik” diye ifade etmişti.

George Grozs – Toplumun Temel Direkleri
Ressam George Grosz “Toplumun Temel Direkleri” adlı çalışmasında, bir elinde bira bardağı öteki elinde bir kılıç, kravatında gamalı haçı ve boş kafasının içinde Kayzer’in askerlerinin olduğu kahraman toplumun temel direkleri olarak da bilinen diğer dört figürün başını çekmektedir. Her figür bir simge olarak işlenmiştir. Grosz bu eserinde Almanya’yı savaşa götüren güçleri resmetmiştir.
Bu yıkıcı ortam elbette dadaizmi sadece sanat karşıtlığına değil sistem karşıtlığına da itmiştir. Çoğu anarşist olan dadaist yazarlar yaptıklarıyla “burjuva değerlerin” iğrençliğine dikkat çekmişlerdir. Bu yıkıcı devrimciliğin yanında herhangi bir sistem önerisini getirmemişlerdir. Trastan Tzara “DADANIN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR” yazısında “Sistemlere karşıyım, sistemlerin en kabul edilebilir olanı, ilke olarak hiçbir sisteme sahip olmamaktır.” demişti.
Dadaizm’in Berlin kolu sistem karşıtlığıyla daha fazla ön plana çıkıyordu. Savaş sırasında ve sonrasında Berlin kaynayan bir kazandı. Çıkan isyanlar, gelen cumhuriyet, kaçan imparator ve öldürülen devrimci siyasetçiler… Dadaizmi orada oluşturacak olan George Grosz, John Heartfeld, kardeşi Weland Herzefelde, Raoul Hausmann ve Hannah Höch ve onlara sonradan katılan Rchard Huelsenbeck savaş karşıtıydılar ve yükselen Alman milliyetçiliğinin de düşmanıydılar. Öyle ki Alman milliyetçililerinden biri İngiliz nefretini bir şarkıyla anlatınca Herzefelde kardeşlerden Helmut ismini İngilizce John Heartfeld’e çevirmişti. Grosz da Georg’u George yapmış ve İngiliz ya da Amerikalı olduğu izlenimi bırakacak şekilde giyinmeye başlamıştı. Alman kimliklerini reddetmişlerdi.
Huelsenbeck yazdığı manifesto da “Alman kültürü nedir? (Cevap: Bok) ve bu kültüre saldırı tüm araçlar kullanılarak yapılmalıdır: taşlama, hiciv, kandırmaca, ironi ve en nihayetinde şiddet. Topyekûn aksiyonla.”
Bu tavır dadayı sosyalist devrimci mücadeleyle bütünleştiriyordu çünkü hâlihazırda devrimin öncü liderleri öldürülmüştü ve devrimi devam ettirdiğini söyleyen “ekspresyonistler” ihanet içindeydiler. Sosyal koşullar dadayı etiğe kemiğe bürünmeye itiyordu.
Dadaizm ve Almanya’daki Amacı Nedir?
Manifestolar dadaistler için başlı başına bir yöntemdi. Seslerini devrik, bazen manasız ve ardı ardına konulunca bile anlam çıkarılamayan sözcüklerle ifade ediyorlardı. Herkesin aynı şeyi anlamasına gerek yoktu ama herkes üzerine düşünmeliydi. Her manifestoyla beraber dadaizm yeni baştan kuruluyordu. “Dada kıyamet günü trampetlerini çalarak saldırıya başladı.” Manifestonun yanında el broşürleri, asparagas haberler, ufak çaplı eylemleri ilanlar, çoğu iki sayıyı geçmeyen dergiler, sansasyonel eylemlerle güçlerini ve bilinirliklerini artırıyorlardı. Yazdıkları broşür ve manifestoların altına attıkları imza ise ilginçti: Dadacı Devrimci Merkez Komitesi.
George Grosz ilk manifestonun okunmasından birkaç ay sonra Berlin sokaklarında kafasında bir kuru kafa maskesi, önünde ve arkasında birer tabela olduğu halde dolaşıyordu. Bu şekilde insanlara savaşa yaptıkları katkıları ve yaşadıkları dehşeti hatırlatıyordu. Aynı dönemlerde Grosz dükkân camlarına, insanların sırtlarına vs. yerlere yapışkanlar yapıştırarak Dada’nın reklamını yapıyordu: “Dada’nın tekmesini yemek hoşunuza gider.” Ve yahut başka bir gün dergi tanıtımlarını yapmak için üstü açık bir araçla bando dolaştırıyorlar ve arkasından yürüyerek dergilerini dağıtıyorlardı.
George Grosz dışında “ulu dada” olarak anılan Johannsen Baader daha farklı ve yaratıcı eylemlere eylemlere imza atıyordu. Savaş sırasında aldığı delilik belgesi yaptığı hiçbir işten sorumlu tutulmamasını sağlıyordu. Zaten o dönemde Niethzche sayesinde delilik yaratıcılığın kaynağı olarak görülüyordu.
Baader İsa kılığına girerek insanlara savaşa gitmemesini öğütlüyordu. Hatta kendisinin İncil’den daha üstün olduğunu söylediği içi gazete küpürü ve fotomontajlarla dolu Dadacon adlı bir kitabı vardı. Mevcudu eleştirmek yaptıkları işin doğasında olduğu için Dada Merkez Komitesi ulu dadayı birinci bölgeden aday gösteriyor daha sonra da kendi seçimlerini düzenleyeceklerini söyleyip adaylarını geri çektiklerini bildiriyorlardı. 1918 Kasım ayına gelindiğinde ise Johannsen Baader kiliseyi basarak şöyle bağırıyordu: “İsa umurunuzda değil; savaş bu yüzden çıktı.” Kilisenin savaşa verdiği desteği bu şekilde eleştiriyordu.
Bundan sonra Baader’in başını çektiği ekip işi tam anıyla ileriye götürdü. Kansız, mermisiz, savaşsız bir cumhuriyet kurulabileceğini göstermek için Berlin’in en varlıklı semtlerinin birinde darbe yapmak istediler, telefon defterinden buldukları adlarla belediyeyi arayıp yönetimi kendilerine bırakmalarını istediler ertesi gün belediye başkanı 2000 asker çağırarak şehri darbeye karşı korudu. Baader bir ilanla öldüğünü beyan etti; sonra başka bir ilanla dirildiğini.
Dadaistler Berlin’de Weimar’a karşıydılar, New York’ta kapitalizme “insanlığın sanat evresinin son erdiğini”, var olan düzenin yıkılması gerektiğini düşünüyorlardı. Başlattıkları akım çok uzun soluklu olmadı, 1922 yılında bitti, fakat başlattıkları şey Sürrealizm’e temel oldu.
İLGİLİ YAZI : Sanat Akımları Nelerdir? Akımlar ve Temsilcileri
“Felsefemizin bizi inandırdığından çok daha az şey vardır dünyada” -Francis Picabia
Kaynaklar;
- Altay, A. B. (2004, Haziran 1). Dadaizm. Nisan 29, 2017 tarihinde Mimoza marmara
- Antmen, A. (2016). 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar. İSTANBUL: SEL YAYINCILIK.
- Bayar, B. (2010, Ocak 10). Hiçbir şey Her şeydir: Dadaizm. Nisan 29, 2017 tarihinde Arakat sanat: http://www.arakatsanat.com/dadaizm/ adresinden alındı
- Dergi, E.-S. (2016, Haziran 3). Dada’nın Sokak Eylemleri. Mayıs 2, 2017 tarihinde E-SKOP: http://www.eskop.com/skopbulten/dadann100yldadannsokakeylemler/2969 adresinden alındı
- E-Skop. (2016, Mayıs 21). Berlin Dada ve Alman Devrimi. Nisan 4, 2017 tarihinde E-SKOP: http://www.e-skop.com/skopbulten/dadanin-100-yili-berlin-dada-ve-alman-devrimi/2951 adresinden alındı
- Etilen. (2014, Ağustos 11). ANARKO-ART YA DA DADA. Nisan 19, 2017 tarihinde Etilen: https://etilen.net/anarko-art-ya-da-dada/ adresinden alındı
- Hodge, S. (2016). 50 SANAT FİKRİ. (M. Çevikdoğan, Çev.) İSTANBUL: DOMİNGO YAYINEVİ.
- Picabia, F. (2017). Sonradan Görme İsa. (A. Turan, Çev.) İstanbul: Sel Yayınları.