Empresyonizm Sanat Akımı ve Empresyonist Sanatçılar
Empresyonizm, 1860-70 yıllarında sanat eylemine dönüşmüş, doğaya kaçma anlamında kendini huzura erdirmeyi amaçlayan bir akım olmuştur. Bu devrim dalgasını Eduard Manet ve arkadaşları başlatmıştır. Ancak empresyonistleri anlamak için öncelikle 19. yüzyılın sanat ortamını ele almamız gerekir.
Empresyonizm
Bu dönemde kentleşme sanayileşmeyle beraber arz-talep doğmuş ve sanat eseri talep edilmesine rağmen kendi talebini oluşturmuş, kendi içinde yine kendi kültür ve akım unsurunu ifade etmiştir.
Buna bağlı olarak sanatçı kendi imzasını yaratmıştır. Sanat koruyucularının belirli beğeni ve istekleri eserin, zaten var olan bir başka yapıta benzemesi arzuları sanatçıyı kısıtlamış ve sanatçıyı kendinden ödün vermek durumunda bırakmıştır.
Buna karşı durup kendi talebini yaratan sanatçılarla beraber para kazanamama korkusuyla talebe uygun eser veren sanatçılarda dönem içinde var olmaya devam etmişlerdir. Bireyselliğini ifade edecek sanatçılarla beraber sanat ilk kez bireyselliği ifade etme aracı olmuştur.
Artık sanatçılar sıradan, ilgi çekmeyen, beceri istemeyen ve özenilmemiş görünen eserler vermeye başlamıştır. “Gelenekten Kopuş” olarak adlandırabileceğimiz bu süreç sanatçılara seçenek alanı sunmuş ancak bu da beraberinde sanatçının beğenisiyle toplum beğenisinin yani sanat koruyucusu diye adlandırdığımız Medici gibi ailelerle uyuşmak durumunu aza indirgemiştir. 19. yy sanatı egemen kuralları cesurca eleştiren, kendi sanatı için seçenek ve olanaklar yaratan insanların tarihi olmuştur.
Empresyonistler
19.yy’da sıradan olanın resmedilmeye başlandığını dile getirmiştik. Bununla beraber empresyonistler fotografik değil de sanatçının gördüğü ve hissettiği şekilde eserler vermişlerdir. Empresyonist diye adlandırdığımız dönemin sanatçıları 1874’de bir araya gelmiş ve bir fotoğrafçı atölyesinde sergi düzenlemişlerdir.
Bu sergide Claude Monet’in de bir eseri vardı “İzlenim, Gün Doğumu”. İşte tam da bu tablonun adını gülünç bulan eleştirmenler bu grup sanatçılarına “ Empresyonist ” adını verdiler ve bu tablo empresyonizm akımının sanatçılarına isimlerini vermiş oldu.
Gerçek zaman resmin konusu olmuştur. Örneğin gün doğumunu resmetmek isteyen bir sanatçının güneş gökyüzüne çıkana kadar vakti vardır ancak bunun için yeterli zaman yoktur.
Bu yüzden sanatçı zamanın gören gözünü resme aktarır. Kompozisyon soyutlaşmış, lekesel dokunuşlar ve doğacı anlayış resme hâkim olmuş. Empresyonist ressamlar yeni ilklerini yalnızca doğa manzaraları üzerinde değil gündelik yaşamın herhangi bir sahnesine de uygulamış böylece gündelik yaşam görünür hale gelmiştir.
Yine grup ressamları gözün bir araç olduğunu tüm detaylar verilmese de yeterli ipucu bulunduğu takdirde gözün resimde olan biçimleri görebileceğini savunmuşlardır. Örneğin yine Monet’in İzlenim, Gün Doğumu tablosunun bir kısmını ele almak istediğimizde oradaki sandalları ve limandaki hareketliliği, sabah telaşını anlayamayız.
Ancak resme uzaktan bakıldığında lekeler yerli yerine oturur ki bu da empresyonizm sanat akımının gerçek görsel deneyimi seyirciye aktarma amacıdır.
Gombrich, tüm bu etkinlikleri sanat diye tanımlar ve şöyle devam eder; ancak unutulmaması gereken, yer ve zamana göre değişik anlamlara gelebileceğidir.
Duyguların yoğun biçimde anlatımı bizi etkilese de içsel anlamını zor anladıklarımızı da görmezden gelemeyiz. Ya da daha az ayrıntı içeren bir eser daha az iyi demek değildir. Bunun içinde doğanın gören gözü olduğunu unutmamak gerekir.
İLGİLİ: Ekspresyonizm Sanat Akımı – Dışavurumculuk
İLGİLİ : Impressionism – Brittanica
Kaynak : E.H Gombrich - Sanatın Öyküsü