İki Edebi Kahraman Harry Haller ve Faust’un Karşılaştırılması
İnsan doğası gereği bilmeyi arzu eder.
Aristoteles
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (Çoklu Kişilik Bozukluğu) Nedir?
Psikiyatri biliminde incelenen ilk olgulardan olan dissosiyatif durumlar, 1800’lü yıllara kadar kötü ruhlardan, şeytandan etkilenme durumu olarak konu edilirken, 19. Yüzyılın başlarında Benjamin Rush dissosiyatif bir olgu olan çoklu kişilik bozukluğunun tanısını koymuştur. Benjamin Rush’dan sonra Samuell Mitchill, Mary Reynolds’un birden fazla kişiliğinin olduğu tanısını koyarak ilk çoklu kişilik bozukluğu vakasını incelemiştir. Çalışmaların devamının nihayetinde ikiden fazla kişiliği olan vakaların tanımına çoklu kişilik bozukluğu denilmeye başlanmıştır.
Freud ve Bleuer belirtileri diğer bilim insanları gibi inceleseler de onlar bu belirtileri şizofreninin bir yansıması olarak ele almışlardır. Çoklu kişilik bozukluğunu şizofrenik bozukluk ile ayrımını yapmak önemlidir. Şizofrenik bozukluğa sahip hastaların birbirinden farklı kişilik sanrıları olasıdır. Şizofrenik bozukluklarda düşünce bozukluğu hasıl olurken çoklu kişilik bozukluklarında gerçeği değerlendirme yetisi korunmuştur.
Çoklu Kişilik Bozukluğunun Sebebi Nedir?
Çoklu kişilik bozukluğunun nedenine değinmek gerekirse: “Genellikle çocukluk dönemine ilişkin fiziksel ya da cinsel istismardan (sıklıkla da ensestten) söz edilmektedir. Diğer örseleyici olaylar arasında; yakın bir akraba ya da arkadaşın ölümü, ölüm ya da bir örselenmeye tanıklık etme, terk edilme, duygusal baskı sayılabilir.”[1]
Dissosiyatif Bir Kahraman Harry Haller
Bozkırkurdu romanının genel çerçevede bir incelemesi yapılacaksa eğer öncelikle romanın ana karakteri olan Harry Haller’ın bütün karakter özelliklerini belirleyen çoklu kişilik bozukluğuna sahip oluşunu gözlemlemek elzemdir. Okur, Hermann Hesse’nin romanına koyduğu ismin nedenselliğini romanın Bozkırkudu Üzerine İnceleme başlıklı bölümde anlamlandırabilir. Kitabın bu bölümünde varoluş problemi yaşayan, ruhu ve bedeni, aklı ile duyguları, bireyselliği ile toplum arasında bocalayan gerekli dengeyi sağlayamayan ve varoluşçuluğun getirisi olan yabancı, yalnız ve intiharı düşünen huzursuz bir insandan bahsedilir. Bu insanın yani kahramanımız Harry Haller’in entelektüel biri olduğundan, hayatının büyük bir kısmını kitaplar okuyup yazan bir insan olmak için çabaladığını lakin sadece benliğinin insani yanının yanı sıra yaşamı boyunca bir başka kişiliğinin de olduğunu anlarız. Yazar Hermann Hesse romanının kahramanının çift kişilikli yani insan ve kurt olarak sürekli birbiriyle çatışan iki sembolle anlatırken aslında çoklu kişilik bozukluğu vakasına yakalanmış bir kahramanı yaratmıştır.
Harry Haller’ın Arketipi: Faust
İncelememizde karşılaştırmak üzere seçtiğimiz bir diğer kahraman Johann Wolfgang von Goethe’nin 1770 senesinden 1831 senesine kadar üzerinde çalıştığı baş yapıtı Faust’tan ise Bozkırkurdu’nun Bozkurkurdu Üzerine İnceleme adlı bölümünde Hermann Hesse;
“Örneğin Faust, bu açıdan bakan biri için Mephisto Wagner, Faust ve bütün diğer kişilerin bir araya gelerek oluşturduğu bir bütünlük, bir üst kişidir ve tek tek kişilerde değil, ancak bu yüce bütünlüktedir ki, ruhun gerçek varlığından biraz bir şeyler ima yollu açığa vurur kendini. Okul öğretmeleri arasında ün salmış, darkafalıların el üstünde tuttuğu iki ayrı rıh, ah, yaşar göğsümde! Sözünü söylerken Faust, göğsünde aynı şekilde Mephisto’yu ve diğer bir yığın ruhu barındırdığını unutmuş gibidir.”[2] şeklinde bahsederek aslında Faust’un da Bozkırkurdu’na benzer bir şekilde çoklu kişilik bozukluğuna sahip, birden fazla karaktere barındıran bir benliğe işaret ettiğini görmekteyiz. Faust da Henrry Haller gibi her türlü bilgiye aç, varlığı anlamaya çalışan, ömrü arama eylemiyle geçen bir kahramandır. Her türlü ilimde (felsefe, hukuk, tıp, ilahiyat) uzmanlaşan Faust’un açlığı dinmemiş ve nihayetinde şeytan ile arkadaş olarak onunla anlaşma yapma yoluna gitmek zorunda kalmıştır. Bu fikri eserin şu kısımda görmekteyiz;
“İşte, ah! Felsefe,
Hukuk ve tıp
Ve ne yazık ki bir de ilahiyat
Okudum ateşli bir gayretle.
Ama zavallı bir acemiyim yine de,
Eskisinden fazla bilgim yok neticede!
Üstat, hattâ doktor diyorlar bana
Ve neredeyse on yıldır
Zar zor, ite kaka
Çabalıyorum öğrencilerimi eğitmeye.
Ve görüyorum ki bilemiyoruz hiçbir şey!
Bu da yüreğimi yakıyor epey.”[3]
Görüldüğü üzere Bozkırkurdu’nun Haller’i gibi Faust’da tam bir entelektüeldir. Bu entelektüelitenin sonucu olarak her iki kahraman da varlığın arayışındadır ve dahi dünyanın yaşanamayacak bir yer olduğunu savunurlar. Faust:
“Ve soruyor musun hâlâ, ürkek yüreğin
Niçin sıkışmakta göğsünde?
Anlatılmaz bir acı niçin
Tüm yaşam kıpırtılarını engellemekte?
Canlı tabiatın,
Tanrı’nın insanlara yarattığı doğanın yerine,
Sadece duman ve küf var çevrende
Hayvan iskeleti ve ölü kemikleri!”[4]
Birbirinden çok ayrı görünen iki eserin kahramanlarının kesiştiği noktalar bununla da sınırlı değildir. Her iki kahraman da intihar eylemini düşünür lakin bu düşünceyi eyleme geçirmez.
Şeytanla insanın yaptığı anlaşmaları konu alan bir çok edebi eser, sinema filmi vardır. Faust da bunlardan biridir. Lakin bizim getireceğimiz yorum Faust’un da Bozkırkurdu Haller gibi Dissosiyatif Kimlik Bozukluğuna sahip oluşudur. Anlaşılacağı üzere Faust ve Mephisto Haller ve Kurt gibi aynı kişide toplanan kişilik bölünmeleridir. Lakin Goethe’nin eserinin bir tragedya oluşu eserde rol dağılımına dayanan bir karakter dizilimi yapılmasına ve Mephisto’nun bir başka kahraman olarak gösterilmesine yol açmıştır. Bu tezimizi destekleyen eserdeki kısım ise şudur:
“Bir tek dürtünün farkındasın sen;
Öğrenme diğerini asla!
Ah, iki ruh yaşıyor bağrımda,
Birisi diğerinden ayrılmak ister:
Birincisi kaba saba zevkler peşinde
Pençeleriyle sarılır dünyaya;
Diğeri tozlar arasından güçlükle
Yükselir ulu ataların diyarına.”[5]
Bozkırkurdu Üzerine İnceleme adlı kısımda da Hermann Hesse’nin kulladığını Goethe’nin yukarıdaki dizeleri aslında Faust’un da Bozkırkurdu gibi içinde birbirinden zıt iki kişiliğe bölünmüşlüğünü ve dahi bu kişiliklerden birinin bireyin karanlık yüzünü, diğerininse iyi tarafını simgelediğini görmekteyiz. Anlaşılacağı üzere Çoklu kişilik bozukluğunun Goethe’nin eserinde çok fazla gün yüzünde olmamasına rağmen satır aralarında görülmektedir. Bozkırkurdu adlı romanda ise eser tamamen çoklu kişilik bozukluğuna sahip bir kahramanın bu durumu çerçevesinde yaşadığı olayları konu almıştır. Daha evvel yaptığımız yorumda da görüleceği üzere Mephisto’nun Faust’un bağrında yaşayan kaba saba zevkler peşinde olan bir diğer kişiliği olduğu yorumunu yapmakta beis görmemekteyiz.
Alman Edebiyatı’nın temel metinlerinden Faust’un aslında bir temel metin olarak kabul edilişini Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu adlı romanının inşasında gözlemlemek bu açıdan çok ilginçtir. Faust’un Goethe’nin bir yansıması olduğunun söylemek yanlış olmaz. Hermann Hesse’nin de aslında Harry Haller vasıtasıyla kendisini anlattığı söylentileri, Jung’un öğrencisi olan Lang’dan psikanaliz tedavisi alışı eserler arasında manevi bir bağın olduğunun göstergesidir.
Sonuç
Sözün özü yazımızda Hermann Hesse’nin kahramanı Harry Haller adlı nam-ı diğer bozkırkurdunun çoklu kişilik bozukluğuna sahip oluşu ve Hermann Hesse’nin eserde metinlerarasılık yaptığı Goethe’nin Faust’u ile aynı minvalde bir kahraman oluşu üzerinde durmaya çalıştık. Yazımızın başında Dissosiyatif durumların tam anlamıyla bilimsel bir düzleme yatırılmadan evvelki hali kötü ruhlardan, şeytandan etkilenme durumu olarak konu edildiğinden bahsetmiştik. Goethe’nin Faust’unun yazıldığı yıllar bu tanımın yapıldığı yıllar ile denk düşmektedir. Goethe’nin çoklu kişilik bozukluğunun ilk halini kaleme almış olduğu çıkarımını yapmak da mümkündür.
Yazımızda Bozkırkurdu’nun çoklu kişilik bozukluğuna sahip bir vaka oluşu üzerinde durmamamızın sebebi, Hermann Hesse’nin karakteri inşaasında bu vaka üzerine bir temellendirme yapışı ve eserin başlangıcından sonuna dek, özellikle Bozkırkurdu Üzerine İnceleme adlı bölümde işleniyor olmasıdır. Daha çok Faust’a bir başka pencereden bakarak okumanın mümkün olacağı kanısındayız. Faust’un bozkırkurdu gibi çoklu kişilik bozukluğuna sahip oluşu belki de aşırı yorum niteliği taşımaktadır. Lakin bu bakış açısıyla da Faust’u okumak el-cevap mümkündür.
[1] Boon S, Draijer N. Multiple personality disorder in the Netherlands: A clinical investigation o f 71 patients. Am J Psychiatry 1993; 150: 489-94.
[2] Hermann Hesse, Bozkırkurdu, Yapı Kredi Yayınları, s.57
[3] Johann Wolfgang von Goethe, Faust, Doğu Batı Yayınları
[4] A.g.e
[5] A.g.e
Mustafa Kınış, Arayış ve Kendini Gerçekleştirme Sorunu, İnsan Yayınları