Mehmet Siyah Kalem – İnsanlar ve Cinlerin Ustası

Siyah Kalem Minyatürleri
Siyah Kalem minyatürleri ilk defa 1910 yılında Münih’te Max van Berchem’in girişimiyle sergilenmiştir. 1950’lerde Topkapı Sarayı Müzesi müdürü Tahsin Öz’ün çalışmalarıyla yeniden hatırlanmıştır.
Ancak Siyah Kalem resimlerinin bulunduğu albüm içinde bulunan 2 adet Fatih Sultan Mehmet minyatürüne atfen Fatih Albümü olarak adlandırması uzun yıllar bu resimlerin tarihlendirilmesinde sorun yaratmıştır.
Zeki Velidi Togan’ın araştırmaları sonucunda ise bu eserlerin Yavuz Sultan Selim zamanında Topkapı Sarayı’na getirildiği öğrenilmiştir.
1954 yılında Mazhar Şevket İpşiroğlu ile Sabahattin Eyuboğlu Fatih Albümüne Bir Bakış adlı eserlerini yayınlayarak Siyah Kalem üzerine çalışmaları başlatmışlardır.
Siyah Kalem ile ilgilenen araştırmacılardan Richard Ettinghausen bu minyatürlerin 15. yüzyıl ikinci yarısında Türkistan’da yapıldıklarını savunmuştur. Beyhan Karamağaralı, Filiz Çağman ve Zeren Tanındı ise Siyahkalem üzerine çalışmış diğer araştırmacılardır.
Bir ruloda kesilerek albüme yerleştirilen minyatürlerin, Asya kültüründe özellikle de Maniheizm ve Budizm kültürü içerisinde önemli bir yeri vardır. “Siyah Kalem” adına ilişkin birçok soru bulunmaktadır.
Minyatürlerin üzerine gelişigüzel yazılmış isimler bulunur: “Amel-i Üstad Muhammed”, “Amel-i Üstad Muhammed Siyah Kalem”, “Meşk-i Üstad Muhammed Siyah Kalem”, “Kâr-ı Üstad Muhammed Siyah Kalem”, “Kâr-ı Üstad Muhammed”, “Kâr-ı Siyah Kalem”… Bu adların, sanatçının kendi eliyle resimlerin belli bir köşesine attığı bir imzadan daha çok gelişi güzel çiziktirilmiş olması bu yazıların, resimlerin kaydı yapılırken sonradan eklenmiş olduğunu düşündürmektedir.
Siyah Kalem Ekolü
Siyah Kalem, aslında bir kişi değil bir geleneğin izleridir; kişi bir sanatçı değil, bir ekoldür. Bu minyatürler sözlü kültürün bir yansıması olmuş, saray için değil halk için yapılmışlardır.
Asya kültür ortamında yaşamış insanların gündelik hayatını yansıtmaktadırlar: Göçerler, sıradan insanlar, dervişler, Budistler, Şamanlar, Hristiyan keşişler ve doğaüstü varlıkların oluşturduğu sürekli hareket halindeki toplumsal sahneler betimlenmiştir.
Onun sanatının ana etkeni İpek Yolu olmuştur; betimlemelerinde Şamanların dansı, tüccarlar, çamaşır yıkayanlar, güç gösterisinde bulunanlar, gündelik işlerini halletmeye çalışanlar yer almıştır. Bu insanlar arasında Çin, Moğol, Uygur ve Hristiyan Avrupalılara; farklı kültür, din ve statüden figürlere sıkça rastlanır.
Onun sanatının farklı oluşu insanların gündelik hayatı dışında doğaüstü yaratıkların da betimlenmiş olmasıdır. Demon denen bu yaratıklar yer ile gök arasında saltanat süren insanın kötü yanlarının sembolü olarak minyatürlerde yer almıştır. Siyah Kalem nakkaşları hayal kurmamış sadece insanın karanlık yüzünü sergileyen bir beden tasarlamışlardır.
Şamanizmin ve Budizm ikonografinin izlerini taşıyan bu demonik varlıklar, sıradan insanlarla birlikte aynı gündelik hayatı paylaşmışlardır; insanları kaçırır, onlara zulmeder ve sahip oldukları büyü gücüyle insan kaderi üzerinde söz sahibi olurlar.
Bir yere bağlanmadan tepeden sarkan kurdeleler, mekan olmasa dahi ayakların yere sağlam basması, farklı kültürleri temsil eden farklı şapkalar, her yönden baktığımız hacimli ancak çizgisel olmayan figürler bu minyatürlerinin karakteristik özellikleridir. Siyah ağırlıklı ve az renkli olarak yapılan bu minyatürlerde fırça serbesttir ve figürler tiyatral ifadelerle beraber zor duruşlarda tasvir edilmiştir.
Etkisi uzun sürmüş olan bu ekolün izleri hem Çin hemde İslam resminde kendisini göstermiş, sayfa tezhiplerinde hayvan figürleri sıkça yer almaya başlamıştır.
KAYNAKÇA;
- Mazhar Şevket İpşiroğlu, Bozkır Rüzgarı Siyah Kalem
- Gülfem Pamuk, Kitab–ı Siyah Kalem