Mezopotamya, Yunanca’da iki nehir arasındaki ülke anlamına gelen “Mesopotamía” kelimesinden dilimizdeki yerini almıştır. Günümüzde coğrafik olarak Irak ve Suriye’nin kuzeydoğusu, Güney Doğu Anadolu bölgesini de kapsayan Dicle ve Fırat nehirleri ile konumlanmaktadır. Mezopotamya’nın kuzeyinde bulunan Sümer Uygarlığı tarihin en önemli uygarlıklarından birini temsil etmektedir.
Mezopotamya Haritası
Bunu biliyor muydunuz?
Mezopotamya; ilk yerleşik hayatın kurulduğu, yazının ortaya çıktığı, bilinen en eski yasalardan bazılarının oluşturulduğu bir bölgedir.
Bu yazıda tarihin başlangıcına şahitlik etmiş Mezopotamya’dan günümüze ulaşan aşağıdaki eserler incelenecektir.
Ur-Nanşe Rölyefi
Gudea Heykelleri
Hammurabi Kanunları Steli
19. Yüzyıldaki Keşifler
Doğu kültürlerine olan merak, Batı’da 17 ve 18. yüzyıllarda gelişmeye başlayıp 19. yüzyılda önemli bir arkeolojik araştırma konusu haline gelir.
Musul’da konsolos olarak görev yapan M. Botta, 1843 yılında Asur kralı Sargon (M.Ö. 2334-227919)’nun Horsabad olarak bilinen Dur-Şarrukin kentinde ilk Asur sarayını keşfetmiştir. Sarayın girişinde koruyucu tanrı Lamassu’nun heykelleri bulunmaktadır.
Kral Sargon’un Sarayı
E. de Sarzec, 1877 yılında Irak’ın Basra kentinde Lagaş ( Güney Mezopotamya) hükümdarı Gudea’ya ait heykeller bulur.
Ur şehri 1931 yılı arkeolojik alan fotoğrafı
Ur-Nanşe Rölyefi
Ur-Nanşe Rölyefi
Genel Özellikler
Bu eser, Irak’ın Girsu kentinde (şu anki adıyla Tell Telloh) bulunmuştur. Yapım tarihi M.Ö. 2500 yıllarına dayanmaktadır. Kalker taşından yapılan eser 40cm uzunluğunda ve 47cm genişliğindedir. Eser, günümüzde Louvre Müzesinde sergilenmektedir.
İnceleme
Ur-Nanşe, I. Lagaş Hanedanlığının ilk kralıdır. Rölyefin ortasındaki delik, levhanın tapınağın duvarına monte edilmesini sağlayan fonksiyonel bir detaydır. Bu tapınak, kral Ur-Nanşe’nin emri üzerine yapılmıştır, bu nedenle eser, halkın ona minnet göstergesini temsil etmektedir. Rölyefin kalkerden yapılması da önemli bir detaydır çünkü o dönemde taş kullanımından ziyade pişirilmiş killi toprak tercih ediliyordu.
Lagaş Hanedanlığı Harita
Bunu biliyor muydunuz?
Uruk antik kentinde, (günümüzde Akad dilinde türetilmiş Warka diye de adlandırılıyor) bulunan ziggurat M.Ö. 3000 yıllarına dayanmaktadır ve temeli dışında hiç taş kullanılmamış ve topraktan yapılmıştır.
Dolayısıyla, hem daha nadir hem de muhtemelen başka lokasyonlardan getirilmiş olan kalker, eserin ve de kralın önemine vurgu yapmaktadır. Levhanın üzerinde ilk yazı türü olan Çivi Yazısı ile yazılmış açıklamalar bulunmaktadır.
Bu açıklamalarda kral Ur-Nanşe’nin tapınağı yaptırdığı belirtilmektedir, bu sayede arkeolog ve sanat tarihçileri eserin kime ait olduğunu bulabilmiştir. Levhanın üzerindeki figürler kral ve yakınlarını temsil etmektedir.
Mezopotamya’da hakim olan dini görüşte krallar yalnızca yönetici sıfatına sahip değildi aynı zamanda dini bir anlam da yükleniyordu ve rahip-kral olarak adlandırılıyorlardı. Dolayısıyla, bu kişiler hem yönetimden hem de dini konulardan sorumluydu.
Bu statü, sanata da yansımıştır: rahip-krallar eserlerde her zaman diğer figürlerden daha büyük ve uzundur ve de oturur pozisyondadırlar. Bu eserde de olduğu gibi diğer figürler daha küçüktür ve ayaktadır.
Bunu biliyor muydunuz?
Sümeroloji ve çivi yazısı ile daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz ilk akla gelecek isim İlk Çivi Yazısı ve Sümeroloji Uzmanı Muazzez İlmiye Çığ‘dır.
Gudea Heykelleri
Gudea Mezopotamya bölgesinde en çok tasvir edilmiş figürlerden birisidir. Günümüze kadar ulaşmış ve Irak’ın Girsu kentinde bulunmuş 4 örneğini inceleyeceğiz;
Genel Özellikler
Ilk olarak, Oturan Gudea :diyorit taşından yapılan bu eser M.Ö. 2120 yılına dayanmaktadır. Heykel 46 cm yüksekliğinde, 22,50cm derinliğinde ve 33 cm genişliğindedir. Güncel olarak Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Oturan Gudea Heykeli
İnceleme
Gudea tasvir edildiği bütün heykellerde dua pozisyonunda bulunmaktadır. Bu pozisyon, inşa ettirdiği tapınakların dini figürlerine gösterdiği saygıyı temsil eder. Lagaş Bey’i Gudea hanedan soyundan gelmemesine rağmen eserlerde kraliyet üyelerine ait özelliklerle tasvir edilmiştir: oturan pozisyon, geleneksel taç gibi.
Üzerindeki, tek bir omzunu kapatan ince kumaş Akad Hanedanlığından gelmektedir ve anatomik detaylarını görünür kılmaktadır. Bu tasvir biçimi daha önce gelen sanatsal geleneklere göre oldukça yenilikçidir.
Bunu biliyor muydunuz?
Gudea etimolojik olarak ‘Çağırılmış’ anlamına gelmektedir.
Gudea (Vazo ile)
Genel Özellikler
Ikinci olarak, Gudea (Vazo ile), Irak’ın Girsu kentinde bulunmuştur. 63 cm yüksekliğindedir.
İnceleme
Bir önceki örnekteki gibi burada da Gudea, dua eder pozisyondadır, tacı ve kıyafeti aynı şekildedir. Anatomik detaylar el ve ayaklarda daha da derinlik kazanmaktadır. Detayların günümüze kadar ulaşması hem kullanılan materyalin (diyorit) kalitesini ve de heykeltraşın sanatsal becerilerini yansıtmaktadır.
Oturan Gudea heykelinden farklı olarak, kıyafetinin detayları dikkat çekmektedir: elbisenin iki yanına doğru ilerleyen dalgalı motiflere balık figürleri eşlik etmektedir. Bu dekor, yaşamı ve yeraltı sularının bereketliliği temsil etmektedir.
Elinde tuttuğu vazo bereketlilik ve yaratılış tanrısı Enki’yi hatırlatan bir semboldür, aynı zamanda bu vazonun geleneklere göre su ile dolu olduğuna inanılır, yaşamın ve bereketin sembolüdür. Son olarak, Gudea’nın bu vazoyu taşıma nedenlerinden biri de tanrılara bir ikram sunma amacıdır.
Gudea (Vazo ile)
Mimar Gudea
Genel Özellikler
Gudea’nın inceleyeceğimiz son örneği Mimar Gudea‘dır. Diğer örnekler gibi bu eserde 2120 yılına aittir, Girsu kentinde bulunmuştur ve 93 cm yüksekliğinde, 41 cm genişliğinde 61 cm kalınlığındadır.
Mimar Gudea Heykeli
İnceleme
Bu eser tanrı Ningirsu’ya adanmıştır ve de onun adına inşa edilen tapınak (Enninu) için hazırlanmıştır. Bu eserde Gudea yaptırdığı tapınağın mimari gibi tasvir edilmiştir. Gudea, çivi yazısı ile yazılmış birçok yazıt oluşturmuştur, bu eserde de heykelin sırtından başlayarak elbisesinin eteklerine kadar devam eden açıklamalar mevcuttur.
Bu açıklamalar, tanrılara adanacak adakların listesi ile başlar ve Enninu Tapınağı’nın tüm dini kurallara saygı duyarak inşa edildiğini belirterek devam eder. Ardından, tapınağın yapımı sırasında komşu devletlerden gelen materyalleri listeler.
Örneğin; Suriye’nin kuzeyinden taşlar getirtilmiştir, Amanos (Nur) Dağları’ndan sedir ağacı getirtilmiştir. Bu alışveriş aynı zamanda Lagaş Hanedanlığı’nın diğer devletler üzerinde kurduğu gücün de temsili olarak belirtilmektedir.
Açıklamalar, gelecekte mümkün olabilecek dini ve siyasi ihanet ve yanlışlıkları eleştirerek biter. Gudea’nın kucağındaki bu yazıtta tapınağın planın çizilmiş olması tarihin ilk mimari ve mühendislik çalışmalarına ışık tutar.
Mimar Gudea Heykeli yandan görünüşü
Heykelin kafa bölümü günümüze kadar ulaşamamıştır fakat geri kalanı 1881 yılında E. de Sarzec tarafından yönetilen bir arkeolojik kazı sonucu Gudea’nın diğer heykelleri gibi Louvre Müzesi’ne taşınmıştır.
Mimar Gudea tapınak planıMimar Gudea Ennuni Tapınağı planı
Hammurabi Kanunları Steli
Genel Özellikler
Bu eser, Iran’nın güneybatısında, Zagros dağlarının eteklerinde bulunan ve UNESCO Dünya Kültürel Mirası kabul edilen Şuş arkeolojik alanında 1900-1902 yıllarında bulunmuştur. 2 metre 25 santim yüksekliğinde ve 55 santim genişliğindedir. Siyah bazalt taşından yapılmıştır.
İnceleme
Babilin 6. kralı olan Hammurabi’nin Kanunlarını akad dilinde içeren bir steldir. Hammurabi, M.Ö. 1792-1750 yılları arasında hüküm sürmüştür. Bu eserde, kral Hammurabi oturmakta olan tanrının önünde tasvir edilmiştir.
Steldeki yazıların büyük bir kısmı anıtın yapılış amacını açıklamaktadır. Tasvir edilen tanrı adaletin tanrısı ve güneşi sembolize eden Şamaş’tır. Halka, Şamaş’ın bu kanunları yazdırdığı bilgisi verilerek, kanunların dini birer yükümlülük olduğu algısı oluşturulmuştur.
Bu eser, aynı zamanda anıtların ve diğer görsel eserlerin siyasi ve sosyolojik anlamdaki gücünü yansıtmakta; Hammurabi Kanunları’nın kalıcığını ve yürürlülüğünü sağlamak adına yapılmıştır.
Bunu biliyor muydunuz?
Hammurabi Kanunları tarihin ilk yasa örneklerinden biridir.
İskandinav Mitolojisi
İskandinav mitolojisi genel hatlarıyla İskandinav topluluklarının Hristiyanlık öncesi din, inanış ve efsaneleridir. Yaratılış efsanesine göre karanlık ve soğuk kuzey, aydınlık ve sıcak güney...
Bugün sizlere, Barok Sanatın usta isimlerinden Gerrit Van Honthorst'un 1617 yılında yaptığı "İsa ile Dalga Geçenler" adlı eserinden bahsedeceğim...Bugün Los Angeles Country Müzesinde sergilenen...
Oedipus kompleksi, Freud'un yaratıcı bir fikri mi yoksa yüzyıllar öncesine dayanan bir hikaye mi?
Sanat, tarih ve bilim birbirlerini sürekli etkileyen ve etkileşim halinde olan...
Sayfa yüklemelerinizi hızlandırmak, tercihlerinizi hatırlamak ve deneyiminizi iyileştirmek için websitemizde çerezleri kullanıyoruz. "Kabul Et & Accept" tıklayarak tüm çerezlerin kullanılmasını kabul etmiş sayılırsınız.
Bu web sitesi, web sitesinde gezinirken deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bu çerezlerden, gerektiği gibi kategorilere ayrılmış olan çerezler, web sitesinin temel işlevlerinin çalışması için gerekli olduğundan tarayıcınızda saklanır. Bu web sitesini nasıl kullandığınızı analiz etmemize ve anlamamıza yardımcı olan üçüncü taraf çerezleri de kullanıyoruz. Bu çerezler tarayıcınızda yalnızca sizin izninizle saklanacaktır. Ayrıca bu çerezleri devre dışı bırakma seçeneğiniz de vardır. Ancak bu çerezlerden bazılarını devre dışı bırakmanın tarama deneyiminizi etkileyebilir.
Web sitesinin düzgün çalışması için gerekli çerezler kesinlikle gereklidir. Bu kategori yalnızca web sitesinin temel işlevlerini ve güvenlik özelliklerini sağlayan çerezleri içerir. Bu çerezler herhangi bir kişisel bilgi depolamaz.
Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.