Umberto Boccioni
Herkese merhaba. Bugün konumuz Umberto Boccioni… Kısa kısa ressamların hayatlarından ve ünlü eserlerinden bahsedeceğim bir seri yapmayı düşünüyordum ne zamandır. İlk konumuz İtalyan Boccioni olacak.
Hayatı ve Eğitimi
19 Ekim 1882 yılında Reggio Calabria’da doğdu. Babası bir devlet memuruydu ve sık sık çalışma yeri değişiyordu. Bir başka deyişle ailecek sık sık taşınıyorlardı. Uzun bir süre İtalya’nın kuzey kentlerinde yaşadıktan sonra Umberto Roma’ya geldi. Eğitim hayatına burada devam etmek istiyordu.
Roma’da Academia di Belle Arti Di Roma okulunda ‘Scuola Libera del Nudo yani ‘Serbest Nü Okulu’ bölüne girdi ve eğitim hayatına burada devam etti. Roma yıllarında ilk kez bir afiş ressamı ile tanıştı ve çalıştı. Aynı zamanda eğitim gördüğü akademide canlı modeller üzerinde çalışıyordu.
Boccioni’nin bu dönemine dair pek bir şey bilinmiyor ama o yıllarda arkadaşı olan başka bir ünlü ressamın otobiyografisinde adı geçiyor. O ressam ise Meşhur Gino Severini… Giocomo Balla’nın atölyesinde tanıştığı Severini’den Neo Empresyonizm hakkında çok şey öğrendi.
Gino Severini ile 1901 yılında tanıştı ve sosyalizmin ortak ilgi alanları olması onları bu konularda uzun sohbetler yapmaya itiyordu. Boccioni bu dönemlerinde kaleme aldığı metinlerde öfkeli söylemleri olan bir genç izlenimi veriyordu. Her şeyi eleştiren, dik kafalı bir entelektüel olan Boccioni yavaş yavaş kendi tarzını bulma yolunda ilerliyordu.
Çalışmaları
1902 yılında hayatında ilk defa Paris’e gitti ve ardından 1904 yılında Rusya yolunu tuttu. Buralarda resim sanatını geliştirip kendine bir şeyler kattıktan sonra 1908 yıllarında Milano’ya giderek sanatından para kazanmaya başladı. Dergilere ve kitaplara resimler yapıyordu.
Ancak ilk yıllarında resim sanatında çok büyük devrim yaratabilecek resimleri yoktu. Özellikle bu yıllarda annesini resmetti. Ardından bu dönem birçok ressamı etkileyen endüstri ürünlerini resmetmeye başladı. Bu bahsettiğim resimler tren, fabrika ve sanayi gibi unsurların temel alındığı manzara resimleriydi.
Bir dönem bu manzara resimleriyle birlikte Empresyonizm (İzlenimcilik) akımına ilgi gösterirken bir yandan da Pointilizm (Noktacılık) akımına ilgi gösterdi.
Boccioni ve Fütürizm
Ancak Boccioni sesini Fütürist resimleriyle duyuracaktır. Aslında bu tip eserlerinde ciddi bir Ekspresyonizm (Dışavurumculuk) de görülmektedir. Fütürizme yöneldikten sonra yaptığı en önemli eserlerinden biri olan 1910 tarihli ‘Kent Uyanıyor’ resmi ile resim karakteri oturmaya başlıyordu.
Boccioni bu eseri şöyle tanımlıyor; ‘İş gücü, ışık ve hareketin bir karışımını yapmak istedim’. Boccioni kariyerinin önemli bir kısmında kent ve şehir yaşantısının bu yönlerini ele alarak bu tip resimler yapmıştır.
Bu eser kısa sürede meşhur bir hale geldi ve Fütürizm akımının da tanıtım eseri haline geldi. Günümüzde ise New York’da bulunan Modern Sanatlar Müzesinde sergilenmektedir. Bu eseri yaptığı yıl Carra ve Russolo ile beraber ilk Fütürist bildirinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynadı. Yine 1910 yılında Venedik’te ilk kişisel sergisinin açılışını yaptı.
1911 yılında ise Gino Severini’nin aracılığıyla Picasso ve Braque gibi iki ünlü Kübist ile tanıştı. Boccioni Fütürist sanat akımını diğer sanat gruplarına anlatıyor ve sesini her geçen gün daha iyi duyuruyordu. 1912 yılında ise Fütürist Yontu üzerine teknik bir bildiri yayınlayarak çalışmalarına deva etti.
Fütürizm Sanat Akımı
Fütürizm Sanat akımını bilmeyenler veya unutanlar için kısaca özetleyerek konuya devam edeyim. Sanat+Hayat+Aksiyon formülü ile yola çıkmış bir sanat akımıdır. Esası ise harekettir. Hareketli fotoğrafçılığın ilk çıktığı zamanlar olması bu sanat akımını etkilemiştir.
Hız, ses, makineler, şehirler sanatlarının temeliydi. Özellikle hareketi ve sanatı özenle işlemeyi tercih ettiler. Bu hareket olgusu sanat içerisinde daha da devam ederek sinema sanatının doğuşunu hızlandıracaktır. Bu sanat akımı içinde ata binen, bisiklet süren veya futbol oynayan figürleri görürüz genellikle.
Bunların hareketleri yansımalar şeklinde verilir. Mesela koşan bir adamın bacakları, koşarken bacağın aldığı her şekilde çizilir. Bazıları silik bazıları daha koyu verilerek tek bakış açısı içerisinde hareket verilmeye çalışılır. Yani hareketi bir çok kez üst üste bindirerek, aynı figürün birden çok hareketini aynı kareye sığdırmaya çalışmışlardır.
Boccioni ve Fütüristik Heykelleri
Boccioni’de çoğu eserini bu düşünceyle resmetmiş hatta bu düşüncenin önemli bir önderi olmuştur. Kübizm akımından aldığı biçim ayrışmasını, titreşim ve güç çizgileri oluşturmakta kullanarak eserlerine coşku ve duygu katıyordu.
Sanatçı 1911 yılında nesneleri, gövdeleri ve olayları dinamik çizgilere indirerek Soyut resmin kıyısına kadar geldi.Aynı zamanda çalışmalarına sadece resim alanında devam etmedi. Plastik Sanatlarda da sesini duyuran sanatçı bu alanda da ‘Fütüristik Heykelciliğin Teknik Manifestosu’ adlı bir eser yazdı.
Uzayda Sürekliliğin Eşsiz Formu
Bu alanda yaptığı en önemli eserlerinden biri 1913 yılında yaptığı ‘ Uzayda Sürekliliğin Eşsiz Formu’ adlı eseridir. Burada heykelde hareketi başka formlarla vermeyi tercih etti… Sanatçının felsefesine göre ‘Dinamizm merkezli nesne ve onun çevre ile ilişkisi’ işlenmiştir. Burada heykel hız üzerine kurgulanmış. Bunu figürün üzerinde hızı ve hareketi çağrıştıran uçucu ve dalgalı formlardan anlıyoruz.
Sokağın Bütün Gürültüsü İçeride
Onun hem dışavurumcu hem de Fütürist bir biçimde diyebileceğimiz en önemli eserlerinden biri ise ‘ Sokağın Bütün Gürültüsü İçeride ‘ adını verdiği 1911 yılına ait resimdir. Tuval üzerine yağlı boya olan bu eserde ses kavramı resim sanatında güçlü bir şekilde hissettirmeye çalışılmıştır.
Bu eserde kübik formlar var gibi gözükse de dinamizm çok yüksektir. Hareket hıza dönüşmüş ve şehrin uyanışı resmedilmiş. Boccioni’de diğer dönem ressamları gibi gözümüzden saniye hızla akmakta olan uçucu formları tuvaline sert ve hızlı fırça darbeleri ile aktarmıştır. Bu fırça darbeleri dışavurumculuk akımındaki kadar serttir.
1913 yılı dolaylarında özellikle heykel çalışmaları dikkat çekici ancak 1916 yılında ani bir şekilde genç yaşta hayatını kaybetti. Ölümü de ilginç bir şekilde attan düşerek oldu. Onun ölümüyle birlikte Fütürizm akımı da sonlanmıştır ve bir devir kapanmıştır diyebiliriz.
Sesi,gürültüyü ve endüstriyi dışavurumcu, kübist ve en önemlisi Fütürist bir şekilde yansıtan sanatçı günümüz metropollerini, hıza tutkulu teknolojisini ve gürültüyü duysaydı nasıl çalışmalar yapardı acaba ? Ya da işlerin bu noktaya kadar gideceğini tahmin etmiş miydi ?
Sizlere kısaca İtalyan Sanatçı Umberto Boccioni’yi ve sanatını anlatmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz. Sanatla ve sevgiyle kalın…